İRONİ VE SÖYLEM ARASINDA SIKIŞAN DENİZLİ KAYAK MERKEZİ
İroni, basit bir tarifle gerçeklikle olan arasındaki zıtlıktır.
İroni yapmak, söylenen ve yapılanın tam tersini kasteden bir dil becerisi geliştirmektir.
Yoksa gerçekle söylenmek istenen arasında insanı sersemleştiren bir ironi oturuyor olabilir.
İroni ile; hiciv etmeden, nükte kullanmadan, mizah yapmadan karşıdakinin zayıf tarafını ortaya çıkarıp onda bir farkındalık oluşturarak mesaj verme amacı güdülür.
İroni, çok genel anlamda bir tutum ve davranıştır. İnsanlar bir kimlik ve rolle ortaya çıkarlar ama yaptıklarıyla ironik düzeyde de kendilerini teşhir ederler. Giderek ürün, zaten ironinin kendisine dönüşür…
Söylem, basit bir konuşma değildir. Bilgi ve anlam üreten sistematik bir kavramdır.
Söylemde bulunmak için üzerine konuşulan nesnelerin ve konuların kuramsal pratikleri üzerinde mantığa dayanan bir derinliği olmalıdır.
Söylem bir mantığa dayanır. Mantık da toplumsaldır, tarihseldir ve epistemolojiktir.
Dolayısıyla söylemin de etik ve toplumsal kuralları vardır. Ve söylem de tıpkı ironi gibi; insanlar bir konu üzerine konuşur ama söyledikleriyle-yaptıklarıyla ironik düzeyde kendilerini, kendi seviyelerini ve yetersizliğini aleni şekilde teşhir edebilirler.
Böylece söylem, zaten ironinin de kendisine dönüşür artık. Çünkü gerçek, uluorta çığlık atar; ben buradayım diye…
Ve ironik bir söylem biçimi olarak Denizli Kayak Merkezi…
Sezon açılıyor…
Yol yine asfaltlanmadı. Sosyal tesisler yine yetersiz… En önemlisi yine sporculara ait bir yer yok…
Sezon önü toplantı yok. Kulüpleri çağıran yok. İl birinciliği yarışları takvimi ve içeriği hakkında bilgi veren yok. Sporcuların nerede konaklayacağı, barınacağı kapalı alan bu yılda belirsiz.
Denizli Kayak Merkezi, Kayak İl Temsilcisi ve ilgili-yetkili kişiler, kurum ve kuruluşlar var ama…
Olanca asaletleriyle…
Sosyal medyalarda apolet gibi taşınan koca kimliklerle…
Oysa Denizli’de kış sporları yerlerde sürünüyor. Sporla ilgili kurumlarda ne bir ses ne bir hareket var. Ne de Denizli yerel yönetimlerinde bir tık…
Kayaksever siteler ve gruplar var da kar-kayak heyecanını bu hareketli sayfalarda yaşıyoruz.
Biz yine bize bakalım kendi gücümüzün varlığına yaslanalım.
Nikados’un Ocak ayı kamp ve yarışma programını yaptık.
Bu yıl Türkiye Kayak Liginde 3 sporcumuzla ilimizi temsil edeceğiz.
Tek başımıza…
Fatma, Nisa ve İzlem… Profesyonel üç sporcumuz. Bir iki kişi ve duyarlı yönetici dışında ne sponsorumuz, ne destekçimiz ve ne de açık açık bizim sırtımızı sıvazlayan, seven-kollayan kamu yetkililerimiz var… Olsun!
Bizim sevgimiz yetiyor onlara…
Kayseri elemelerinde kayak ve snowboard yarışmalarına katılacağız…
Her şeye rağmen, spor olsun diye…
Köyde yaşayan bu sevimli çocukların hayallerine ortak olacağız. Geleceklerine kayak sporu ile yeni bir pencere açacağız…
Yazıya tematik bir giriş yapmıştım.
Bizler edebi yaşamda nasıl estetik bir altyapıyla hayatımıza yön veriyorsak, sportif kültüre bakışımızı da bu estetik alan belirliyor.
Birilerinin omzunuza yerleştirdiği apoletlerle bu işler yürümüyor.
Yetkili olmak çok değerli kuşkusuz…
Ama donanımlı olmak, o yetki alanının etik-estetik-toplumsal düzlemde hakkını verebilmek, apayrı bir meziyet…
Bunu yapabiliyorsanız bizden size el öpmek, taktir etmek düşer.
Ama yapamıyorsanız da yapıyoruz diye boşuna ortalıkta dolanmayın.
Kral çıplak!
İroni ve söylem üzerine yaptığım bu yazının giriş mahalline dönersek eğer; bu sezon kayak merkezimizde oldukça ironik olaylar ve bu ironiyi süsleyen söylemlerle karşı karşıya olmaya devam edeceğiz gibi görünüyor.
Eskisinden iyi düzeyde değiliz. Savunabilecek iyi tarafımız kalmıyor giderek.
Bize de bunları haftalık olarak yazmak düşecek.
Polemik değil amacımız. Söylem ve gerçek arasındaki perdeyi indirmek… Olanı işaret etmek.
İronik olanla söylem arasındaki köprüleri parçalamak…
Liyaketle yalakalık arasında konaklayanların görev sorumluluğunu ve hizmet etme estetiğini, halkın ve gerçekliğin saflarına yaklaştırmak…
Yani hizmetkârız diyenlerden hizmet beklemek… Hepsi bu!
Hakan Keysan – 13.12.2019