ALPLERİN DÜNYA KAYAĞINDAKİ YERİ VE ÖNEMİ – II

KAYAK AVRUPA’DA BİR KÜLTÜR VE YAŞAM BİÇİMİ

İsviçre üzerinden Avusturya’ya yaptığım kayak merkezleri gezimi Zürih’ten başlattım. Daha henüz uçakla giderken gördüğüm Alpler manzarası rüya gibi bir görsel şölen sundu yukarıdan. Dünyanın bu köşesi bir doğa cenneti. Dağlar ve vadilerle süslenmiş bu coğrafyada akıp giden nehirler adeta vadiler arasında dans eden bir çingene güzeli zerafetinde. Daha o vadilerin arasına girmeden beyaz tepelerin ve yeşil bitki örtüsünün ufkunda büyüleniyorsunuz.

ALPLERİN DÜNYA KAYAĞINDAKİ YERİ VE ÖNEMİ 

Uçaktan Alpler.

Zürih’te bir gün geçirdikten sonra vakit kaybetmeden Alplere giriş yapmak istiyorum. Alp doğasının ortasından geçmek için yolculuklarımı gündüz ve tren olarak yapacağım. Zürih istasyonundan ilk durağım olacak Feldkirch’e hareket ediyorum. Beni orada Nikferli Dostum İsmail Akışlı karşılayacak. İsmail ile daha önce ekipman konusunda destek de almış, Nikferin çocuklarının yüzünü güldürmüştük. İlgisi, bana vakit ayırması çok değerliydi. Uzak diyarlarda Nikferli, Türkiyeli dostlar görmek ayrı bir tad veriyor insana.

             

Resim 2-3 -4 Otelinde konakladığımız İnan bey, eşi ve İsmail Akışlı

   Burada Ordulu aile olan İnan beyin aile otelinde konaklıyorum ilk gün. Sıcak kanlı konuksever ve İsmail’in de yakın dostları. Avusturya’nın en batı bölgesi, İsviçre sınırından başlıyorum turumu. Feldkirch istasyonundan İsmail alıyor. Sonra da bölgede köyler arasında minik bir tur atıyoruz. Sağım solum kayak merkezi. Küçük köy ve kasabalara kurulmuş teleferiklerle hemen kayağa başlayabilirsiniz.

Zurs ve Lech bölgesi Avrupa Alplerinin en fazla kar alan ve kayak olanaklarının en gelişmiş olduğu bölge. Gezimi bu bölgeden başlıyorum. St. Anton Alberg gibi merkezinde bulunduğu bölgede birçok kayak merkezinde 280 km’yi aşan kayak alanıyla kış sporlarına doyabilirsiniz. Montafon kayak merkezi de 117 km’lik kayak etabıyla bölgenin en çok tercih edilen merkezlerinden. İnsanın bu bölgenin vadileri arasında dolaşırken zirvedeki karlara bakmaktan boynu tutuluyor. Kasaba ve köylerin tamamen kış turizmine yönelik olarak sistemli bir bütünlük içermesini de imrenerek bakıyorum.

 

TURİZME KÜLTÜREL VE BİLİMSEL YAKLAŞIM DENİZLİ’YE NE KADAR UZAKTA!

 Resim: Alpler Kayak Merkezleri

   Denizli turizmi bir sektörel kaygı olarak kar-zarar skalasının güdük yaklaşımlarından kurtulamayan feodal işletmecilerin cenderesinde vizyonunu arıyor. Değişen yerel yönetim sonrası bir dizi hareketlilik barındıran turizm alanında söz sahipleri kendi aralarında pas yapıp uzatma süresini dolduran beraberliğe razı bir futbol takımı hüviyetinde. Bu tartışmaların odağı Pamukkale ölçeğinde ilerlerken ilimizin kış sporları lokasyonu düzenli ve sürekli olarak atlanıyor. Üstelik bu coğrafyada Pamukkale gerçekliği kırk yıldır yapılan uyarılara ve alınamayan önlemlere rağmen hala tartışma konusundaki en üst mesele olmanın trajedisi içendeyken…

Denizli’de turizmi tartışmak turizmi elden kaçırmakla adeta eş değer. 12 yıldır faaliyette olan kayak merkezinin turizm lokasyonundaki yerinin bir arpa boyu mesafe kat edememesi, projesizlik ve yatırımsızlığın merkezi haline gelmesinin değişerek yeni başa gelen yerel yönetim ile birlikte tersine dönme umudumuzu sıcak tutmak istiyoruz.

İlk sezon deneyim ve raporumu son bölümde bu yazı dizisinde değineceğim. Ama Teke’lerden ve o siyasi kanadın ballı kaymaklı arpalığı haline dönüşmüş bir tesisten halkın merkezine dönüşen evrimleşmenin sonuçlarını uzun vadede göreceğiz umudunu taşıyorum.  Zira Denizli turizm hinterlandında kendine özgün bir iç alan yaratmayı başaracak bir yaz-kış ekstrem sporları merkezine dönüşme potansiyeli yüksek bir bölge Nikfer. Bir Pamukkale olamayacak belki ama yeni çağda Z-Kuşağı ile birlikte bir o kadar turizm potansiyeli üretebilecek bir coğrafyadan bahsediyorum… 

   Elbette turizm olgusu da birçok alan gibi bir kültür donanımı, insan kalitesi ve yönetişimsel seviye birikimi istiyor. Öncelikle alanın hiçbir siyasal angajmana teslim olmayacak yetkin ve objektif nitelikli insan kaynaklarıyla altyapılandırılması kaçınılmaz. Populist bir üst dil ve yandaşlaşmış partizan taşeronlarla bir kültür donanımı yaratmak olanaksız. Yirmi yıldır yürütülen tüm proje ve kaynak yatırımlarında bu anlayış onca projeyi işlevsiz ve yönetilemez hale getirdi, içi ve kasası sürekli boşaltıldı. Siz bir kültür altyapısı oluşturmadan sistemi, cihazları ve aletleri istenilen düzeyde işletemezsiniz. İşte bu kültür de insan kalitesiyle ve insanlık birikimleriyle sağlanabilir. Onları sosyal, siyasal, sınıfsal veya inançsal bir kanala angaje etme ritüelleriyle değil…

***

   Avrupa kayak turizmi vadisinde Avusturya’nın yakaladığı seviye bizlerin içinde bulunduğu konumdan çok  ileride. Adeta zamanda yolculuk yapıp iki yüz yıl ileriye indim ülkemden. Ama şu kesin ki uyum sağlayabiliyorsunuz. Kaliteli hizmete, oturmuş ve işleyen sistemli bir kültüre, gündelik hayatın akışında saygı, sevgi ve hoşgörüyü yaşamaya ve hiç gecikmeden hızlıca ona uyum gösterebilmeyi öğreniyorsunuz.  Dil olmamasına rağmen kırık dökük bir İngilizce ile insanca turizm olanaklarından faydalanmayı ve diğer insanlarla insanca ilişki kurup güzel zamanlar geçirebilmeyi, o fırsat sunulduğunda, inan yapabiliyorsunuz. Ancak en temel gereksinim olan şey ekonomik durumunuz, buna gücünüz yetiyorsa tüm bu imkanlar ayağınıza serilmiş durumda.

 

KAYAK BİR ÜST KÜLTÜR KATMANI SPORU (MU?)

   İş ekonomiye vurunca durum değişiyor kuşkusuz. Türkiye’de turizm artık orta gelir grubu düzeyindeki beyaz yakalılar için bile lüks geldiğimiz noktada.

Hele kış gelip kar yağdığında bir ailenin çocuklarıyla bir günlük Nikfer’de kayak yapma potansiyeli hatırı sayılır bir meblaya ulaşmış durumda. Bu sezon bir kişi iki saat özel ders alarak kayağı öğreneceğim dediğinde ne kadar maliyet ayırmalı kabaca bir hesap yapalım:

   Kayak, giysi, kask, gözlük, eldiven günlük olarak kiralama bir kişi 1.750 TL. Kayak Federasyonu 1 saatlik eğitim ücretini en az 3.000 TL belirledi 2025 yılı için. Bu fiyat ortalama tesislerimizde 3.000 TL ile 2.500 TL olarak uygulandı. İki saat eğitimle birlikte bir kişi 6.750 TL ulaşım, yeme-içme, otopark vs. ücreti olmadan ödeyeceği bedel. 750 TL de günlük kişi başı Skipas bedeli. 4 kişilik günü birlik bir aile için bu tatilin sadece kayak faturası küçük bir tesis olan Nikfer’de bile 30.000 TL.  Siz bunu günlük 40.000 TL olarak not edin cüzdanınıza.

 

   Sonuç; kayak hemen hepimiz için de bir üst kültür katmanı sporu ve etkinliğidir. Burjuvazinin eğlence aracıdır. Ekonominin; kültürü, sosyal yaşamı, hayatın düpedüz kendisini belirlediği bir koşulda bu ekonomiyle ne kültür yaratabiliriz ne de sportif alternatif olanaklar. Gelir dağılımındaki kitle ekonomisinin yetersiz seviyelerde kalması bu sporu aristokrat sınıfının bir ayrıcalığı konumuna getirmiş durumdadır ne yazık ki…

Comments are closed.